13 Haziran 2022 Pazartesi

yazmazsam çatlayacağım...

yüreğim ağır yorgun. nefesim daralıyor. üstüme bi dağ yğılmış, doğrulamıyorum. ben daha kimseye "sana ne" demedim biliyor musun. herkes konuştu, herkes olmayan aklını benimle paylaştı, herkes üstüme üstüme geldi. ben "sana ne be" diyemedim. sonra içimden içimden kavga ettim. içimden içimden ağızlarının payını verdim. sonra boğazımda bir yumru. büyüdü de büyüdü. ben "sana ne" diyemedim. kimse kalbimin kırılmasından korkmadı. ben kırmaktan mı korktum, yüzleşip geri bastıramamaktan mı korktum bilmem. sustum öylece. ben kurban gibi davrandım, bana kurban gibi davranıp yukardan yukardan konuşanlara da içerledim. küslükler biriktirdim içimde. herkes için üstünde adları yazılı tek tek açılmış koca koca sayfalarım var. yazıyorum bir bir. bana ne dediler, nasıl hissettirdiler. biri bir yerde bok gibi davranmıştır, bir diğeri değersiz , bir başkası dışlanmış hissettirmiştir. biri küçümsemiş, biri azımsamış, biri yok saymıştır. ne bileyim işte. yazıyorum da yazıyorum. o an orda ağzına sıçacağıma kara kaplı deftere yazıyorum. sonra ara ara böyle su yüzüne çıkıyor gene içimden veryansın ediyorum. içimde yaşayıp içimde ağlıyorum. karşımdakinin haberi yok. diyorlar ki insanlara sınır çizmen lazım, hadlerini bilmeleri lazım. yoksa bilemezler. ben kırmaktan korkuyorum da beni kırmaktan neden korkmuyorlar bilmiyorum. sen biliyor musun. ben haksızlık etmekten korkuyorum, bana haksızlık etmekten, beni üzmekten neden korkmuyor insanlar. bunu da bilmiyorum. insan derken sokaktaki insan değil. anladın sen onu. ailem, arkadaşlarım, sevdiklerim, beni sevdiğini ve değer verdiğini iddia eden insanlardan bahsediyorum. insana koyan incitilmek değil, incitene mahkum olmak diye bi laf okumuştum instagramda kime ait olduğunu bilemedim şimdi. sahiden öyle.